Hakkımda
Hayallerim, kimliklerimin arasında sıkışıp kalırsa bir gün ve onu bulursanız, yırtabilirsiniz.
Hikayem
1983 yılının Kasım ayında bir Ege kentinde dünyaya geldiğime eminim.
Bol oyunlu, badem şekerli, sorunsuz, tam tadında bir çocukluk…
Cinsiyetim, eğitimim, okuduğum kitaplar, sevdiğim yazarlar, sevmediğim pazarlar, tuttuğum takım, dinlediğim müzik, politik fikirlerim, seyahat ettiğim kentler, giyim tarzım, ayakkabılarım var elbette; ama onlar sadece kostümlerim. Birini giyiyorum, diğerini çıkarıyorum. Bazen birkaç tanesini üst üste giyiyorum.
Kimliklerimin içinde ayrımcılık yaparım.
Annelik kostümünü çok seviyorum. Onu pek çıkarmıyorum mesela, diğerlerini onun üzerine giyip duruyorum sürekli. Oğlum Uzay; her seslenişimde keyifli bir derinlik hissediyorum ona. Büyüdüğünde sınırsız, çok boyutlu bir karakter olmasını temenni ederim.
“Daha iyi” olmak için çalışan bir eş, bir çocuk, bir abla, bir arkadaş gibi kostümlerim de var.
Yazarlık, başka bir kostümüm. Ot dergisinde çok keyifli röportajlar yapıyorum. Büyük üstatları, ilginç insanları, başarının ete kemiğe bürünmüş hallerini yakından tanıyorum. Onlarla iki saatten fazla yan yana vakit geçiriyorum. Hikâyelerini dinleyip, yazıya döküyorum. Muazzam bir tecrübe. En önemlisi de bu röportajlarla öğrenmeyi öğreniyorum.
Kurgu dışı kitaplar yazıyorum. Araştırmak, öğrenmek ve onları paylaşmak bir tutku gibi. Paulo Coelho, yazmak üzerine şöyle diyor; “Yazıyorum, çünkü bu benim paylaşma yöntemim. Eğer paylaşmazsanız insan değilsiniz.” Sanırım ben de insan olmak istiyorum. ‘Tarihe Geçen Savunmalar’ kitabım, paylaşmak için attığım ilk adım.
Çocuk hikâyeleri yazmayı çok seviyorum. Bitmiş, ancak henüz basılmamış iki çocuk kitabım mevcut.
Reklam senaryoları, kısa filmler, projeler…
İyi bir okuyucu olmak bir başka kostümüm. Dostoyevski, Tolstoy, John Steinbeck Anton Çehov, Ivan Gonçarov, Balzac, Victor Hugo, Sait Faik, Orhan Veli, Nazım Hikmet, Füruğ Ferruhzad… Onlar olmasaydı ve ben onları okumasaydım bugün kalem oynatamazdım. Zaten okumaya devam etmezsem, yazmaya da devam edemem. Biri yoksa diğeri de yok! Bugün Raskolnikov’u tanımayanın ‘suçu’ anlatması çok zor.
Ancak… Tüm kostümleri çıkarıp, hayallerle baş başa kalmayı unutmamak lazım ki, sıkışıp kalmasınlar orada. İşte ben hayatım boyunca hep bunu yaptım. Kimliklerimin altında kalan hayallerimi hiç unutmadım. Bütün kimliklerimden sıyrılıp, onları dinleyebildim. Kendinize arada bunu yapın.
Hayallerim, kimliklerimin arasında sıkışıp kalırsa bir gün ve onu bulursanız, yırtabilirsiniz.
Hükümsüzdür!