top of page

“SAİT ABİ, BABAMIN ARKADAŞIYDI”

LEYLA DURMUŞ VE MERAL ALTINTAŞ. Burgazada’nın eski sakinleri. Babaları, Sait Faik’in yakın arkadaşıymış. Çocukluklarında, büyük hikâyeciye “Sait Abi” derlermiş. Hâlâ öyle diyorlar.


Ömür Üzel



SAİT ABİ, HEP O DEMİRLERİN ÜSTÜNDE OTURURDU

[MERAL ALTINTAŞ:] Onu açık renk bir pantolon, üstünde toprak rengi kazağı, başında şapkasıyla hatırlıyorum. Hangi vapurla gidersen git, hangi vapurla gelirsen gel, Sait Abi hep o demirlerin üzerinde oturuyor olurdu. Şimdi şimdi anlıyoruz ki, insanları gözlemliyor ve böyle böyle yazıyormuş.


“BABAMLA, SAİT ABİ BERABER BALIĞA GİDERDİ”

Babamla Sait Abi balığa giderlerdi. Bizim evin önüne gelip, “Beraber gidelim Ahmet!” derdi babama. Babam birkaç saat sonra sinirle eve dönerdi. “Baba n’oldu?” dediğimizde, “Yahu ‘İlle balığa gidelim’ diye diye tutturuyor, gidiyoruz, bu defa da hiç konuşmuyor. Ben ağzımı açacak olsam ‘Dur, martıları dinliyorum’ diyor!” Bir gün babam sinirlenip, Sait Abiyi kayıkta kürekle kovalamış. Kayıkta kürekle kovalamak nasıl olursa işte!

Şimdi şimdi düşünüyorum da, Sait Abi aslında sürekli düşünüyor, hep hikaye kurguluyormuş.


AYTEN ABLA VARDI, SAİT ABİ’YE ÇOK ÂŞIKTI

Ayten Ablayı vardı. Ayten Çetiner. Sait Abiyle yaşıttı. Çok âşıktı Sait Abiye. Ayten Ablanın ilk aşkıydı Sait Faik. Hatta kitap yazdı ona: “Komşum Sait Faik.” Kitapta da bahseder ona olan aşkından.


BİZİM SAİT MEĞER YAZARMIŞ

Adada onun yazarlığıyla ilgili hiç kimse hiçbir şey bilmezdi. Hiç anlatmazdı. Yazarlığından bahsetmezdi. Babam da bilmezdi.

Sait Faik öldüğünde, babam cenazesine gitmişti. Geldi, “İnanamadım” dedi. “Kimseyle konuşmayan o Sait’in cenazesi niye öyle kalabalıktı?” Meğer Sait Abi büyük yazarmış. Vefat edince anladık. İnsan mahcup oluyor. Acayip bir durum. Babam o cenaze törenini anlatırdı hep…



BAHÇEDEKİ ÇOCUK

[LEYLA DURMUŞ:] İki köpek vardı Sait Abilerin bahçede. Bir de güzel pirinç mangal, köşede. Ben köpeklerle oynamak için bahçelerine girerdim. Masada duran lokumlardan alırdım. Ya köpek seveceğim ya da lokum yiyeceğim. Çocuk aklımla o ev bunlar demekti benim için. Makbule Hanım Teyze (Sait Faik’in annesi) bana bir şey demezdi. Uyur gibi yapar, hiç ses etmezdi. Ama Sait abi beni o bahçede gördü mü, tatlı bir kızması vardı: “Yine mi buradasın, başımın belası?” der gülerdi.


KİMSEYLE KONUŞMAZDI

Sait Abi başka bir insandı. Kimseyle konuşmazdı. Bizimle de konuşmazdı.

Parktan biraz ilerleyin, üçüncü sokak. Çok karşılaşıyorduk o dar sokakta. İsterse selam verirdi, istemezse vermezdi ama aslında canı istemek değilmiş o. Kim bilir kafasında ne hayaller kurguluyordu da bizi görmüyordu. Yazdığı hikâyeleri düşünüyordu belki de.


BİZİMKİ AYLAK AYLAK GEZİYOR

Makbule Hanım Teyze ile annemlerin günleri olurdu, toplanırlardı. O günlerde Makbule Teyze, oğlu Sait’ten şikâyet ediyordu. Bir gün abim, balık ağı çekmeye gitmişti. Babam ona çok kızmıştı. Makbule Hanım Teyze de anneme demiş ki “Ya niye kızıyorsunuz? Çocuk iş öğreniyor ne güzel, piyasayı öğreniyor, bırakın. Bizim Sait’e baksanıza aylak aylak geziyor, girip bir işte çalışmıyor…”


AH… DAHA 48 YAŞINDAYDI…

Bakın, yaşlandım artık, hastayım. Tıp beni zorla yaşatıyor. Keşke tabipler zamanında Sait Abiyi yaşatabilseydi de, erkenden, 48 yaşında bu dünyadan gitmeseydi. Daha birçok hikayeler yazabilirdi.


Leyla ve Meral Hanımla vedalaşıp iskeleye doğru giderken Sait Faik’in sokaklarında yürüyorum.

Üstat bir zamanlar buradaydı.

Bir şehirden Sait Faik gidince, Dağlarca’nın dediği gibi “Üşür balıklar hikâyelerde.”

Ve… Anlıyorum ki üşüyen sadece balıklar değil.

Saygı ve minnetle.



SAİT FAİK MÜZESİ

Sait Faik Abasıyanık. Modern Türk hikâyeciliğinin en önemli ismi.

Ölümünün 64. yıldönümünde, Burgazada’da yaşadığı ve pek çok hikâyesini yazdığı köşkteyiz.

Köşk, 1959’dan beri bugün müze.

Müze yetkilisi Gürkan Şakrak bana rehberlik ediyor.

2009’da restorasyon için ziyarete kapatılan müze 2013’te yeniden açılmış.

Müzenin küratörlüğünü akademisyen-yazar Sevengül Sönmez üstlenmiş.



YAZAR HER AN GELEBİLİR

Sait Faik’in eşya ve belgeleri, el yazmaları, fotoğrafları, okul çantası, okul defteri, yazı takımı, mektupları, kitaplarıyla dolu bir müze burası.

Sait Faik’in evine enikonu misafir oluyorsunuz. Yazar şu kapıdan gelecek, size “Hoş geldiniz” diyecek sanki…

Yaşar Kemal, Orhan Veli, Leyla Erbil, Özdemir Asaf gibi edebiyatçılarla birlikte çekilmiş fotoğrafları asılı duvarda.

Müze, Türkiye’de en sık ziyaret edilen müze-evlerden birisi. Geçen yıl 18 bin kişi ziyaret etmiş.




MARK TWAIN CEMİYETİ ONUR ÜYELİĞİ

Mark Twain Derneği 1953’te, modern edebiyata yaptığı katkılardan dolayı Sait Faik’e onur üyeliği veriyor.

Sait Faik, Mark Twain Derneği’nin, Atatürk’ten sonra ikinci Türk onur üyesi. Ve bu üyelikten, sırf bu nedenle memnun olduğunu söyler.

Hatta Yaşar Kemal, bu üyelik sonrasında Sat Faik’le bir röportaj yapıyor. Ona üyelik hakkında ne diyeceğini sorduğunda Sait Faik “Eyvallah!” diye cevap verince, Yaşar Kemal şu başlığı atıyor; “Eyvallah Mark Twain!”


EN YAKIN ARKADAŞI ORHAN VELİ

Orhan Veli’nin şiirde yapmış olduğu yeniliği, Sait Faik hikâyede yapmış. Onun benzetme sanatındaki eşsiz becerisi, sade anlatımı, dönemin yazar ve şairlerini de etkilemiş.

Burada Melih Cevdet’in, Ahmet Hamdi’nin, Orhan Veli’nin, İlhan Berk’in Sait Faik adına imzaladığı kitapları görebilirsiniz.

Orhan Veli, Sait Faik’in en yakın dostu. Mektup odasında da ona yazdığı bir mektup var.

Sait Faik’e şöyle diyor bir ithafında

“Kitabımın 58. Sayfasını kendisine medyun olduğum hikâye dehası Sait Faik’e…”


Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page