MÎNA URGAN… Profesör. İngiliz edebiyatı denilince Türkiye’de akla ilk gelen isim. Zeki, cesur, özgür, aydın, espritüel, dobra, barışçı, ufak tefek sosyalist bir kadın.
MUSTAFA KEMAL’le vals yaptı… EDİP CANSEVER’le balığa çıktı… HALİDE EDİP’e asistanlık yaptı… SAİT FAİK’le rakı içti… ABİDİN DİNO’yla sabahlara kadar sohbet etti, BERNA MORAN’la oyunlar oynadı oyunlar, VEDAT GÜNYOL’la sıkı dost oldu, AYDIN BOYSAN’la hatıralar biriktirdi…
Vefatının 18. yıldönümünde Mîna Urgan’ı, kızı, değerli tiyatro sanatçısı ZEYNEP IRGAT anlattı.
ÖMÜR UZEL
Annem, Cumhuriyet döneminin ilk gerçek entelektüellerindendi. Çok çalışkandı. Çok şakacıydı. Çok iyimserdi.
“BABA” FALİH RIFKI ATAY
Kültüre, okumaya, yazmaya çok önem veren bir ailede büyümüş annem. Varlıklı, burjuva bir Osmanlı ailesi. Dedem Tahsin Nahit de yazardı fakat dedem, annem üç yaşındayken vefat ediyor. Sonra anneannem Falih Rıfkı Atay’la evleniyor ve Falih Rıfkı Atay, anneme “babalık” yapıyor. Çok severlerdi birbirlerini. Ben küçüklüğümde görmüştüm Falih Rıfkı Bey’i.
BÜYÜKANNE ŞEFİKA
Anneannem Şefika zarif, zeki, alımlı, çok hoş bir kadındı. Beni o büyüttü. Çok iyi derecede Fransızca ve Rumca bilirdi. Mahallede Rumlar onun Müslüman olduğuna inanmazmış. O kadar iyi Rumca konuşurdu ki... Halbuki dinî vecibelerini de yerine getiren iyi bir Müslümandı. Annemin ateist olduğunu bildiği halde ona hiç baskı yapmamış.
“GÜLE GÜLE!”
İlginçtir, annemin hiçbir zaman öğrenemediği, hatta kendi torununa da yanlış öğrettiği bir konu var. “Allahaısmarladık ile güle güle” arasındaki farkı annem hiç öğrenemedi! Kapıdan çıkarken “Ben fakülteye işe gidiyorum. Güle güle anneciğim” derdi anneanneme!
NACİP FAZIL’IN SOYADI ÖNERİSİ
Annem, içinde U sesi olan bir soyadı istiyormuş. Necip Fazıl Kısakürek de anneme “Sen solcusun, sivri fikirlerin var. Nasılsa seni bir gün asacaklar. Onun için soyadın ‘Urgan’ olsun” demiş. Annem de, bildiğiniz gibi, almış bu soyadını.
“KIZIM KEDİYLE SOHBETİ KES”
İçerideki odada meşhur kitabı İngiliz Edebiyatı Tarihi’ni yazdı annem. Thomas More, Shakspeare, Virginia Woolf, D.H. Lawrence üstüne yaptığı incelemeler de çok önemli eserler kabul edilir. Çalışma odasından bana sürekli söylenirdi: “Kızım, kediyle sohbeti kes. Çalışıyorum burada, aklım karışıyor.”
“SEVGİLİM” THOMAS MORE
Bakın, Shakespeare’e demezdi ama Thomas More’a (1478-1535) “sevgilim” derdi annem. “16. yüzyılın başlarında bir ermiş” diye yazmış. Çok beğendiği bir yazardı Thomas More. Tüm kitapları önemlidir annemin ama “Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More” adlı çalışmasının yeri ayrıdır. Çünkü özgürlük ve barışı öneriyor, tam da annemin seveceği gibi.
MUSTAFA KEMAL’LE VALS
Mustafa Kemal’in katıldığı çok özel bir davet var. Anneannem de davetli. Tabii anneannem süslenip, püslenip o davete gidiyor. Annem “Ben de gideceğim Mustafa Kemal’i göreceğim!” diyor ama nafile. Anneannem evden çıkar çıkmaz annem de süslenip, evden kaçmış. Davetin verildiği mekânı bulmuş ve Mustafa Kemal’in karşısına dikilmiş. Öylece bakakalmış, hiç konuşmadan. Annem bakarken, Mustafa Kemal elini uzatmış ve onu dansa davet etmiş. Vals yapmışlar. Anneannem şaşakalmış tabii, annemi Atatürk’le dans ederken görünce.
Bu hatırayı annem hep keyifle, güzel anlatırdı.
EDİP CANSEVER’LE BALIĞA GİDERDİK
Bize en sık gelen dostlarından biriydi Edip Cansever. Bir motoru vardı Edip Amcanın. Annemi ve beni alırdı, balığa giderdik üçümüz. Ben motorun en ucuna uzanırdım. “Denizkızı Eftalya” derdi bana Edip Amca. Motordan inip, midye toplardık birlikte. Onları tenekelerin üstünde pişirirdik. Çok severdim Edip Cansever’i. Daha birçok ünlü yazar gelip giderdi eve. Melih Cevdet, Oktay Rıfat, Sait Faik, Vedat Günyol... Uzun masalar kurulurdu. Nail Çakırhan, Sait Faik ve annem kırlarda buluşur, yemekler yerlerdi. Vedat Günyol ve Aydın Boysan annemin pek kıymetlisiydi.
HALİDE EDİP’İN GOFRETLERİ
Annem Halide Edip’in asistanlığını yapmıştı fakültede. Kuvvetli bir karakterdi Halide Edip. Birbirlerini çok severlerdi. Aksaray’da oturuyordu. Biz annemle o eve giderdik. Çikolatalı gofretler yeni çıkmıştı o zamanlar. Halide Hanım, o gofretlerden alırdı bana. Aksaray’daki o evi, Halide Edip’i ve çikolatalı gofretleri çok iyi hatırlıyorum. Hafızamda böyle tatlı bir anı bırakmıştır o gofretlerle Halide Hanım.
İKİ CİDDİ PROFESÖRÜN OYUNLARI
Biri Profesör Berna Moran, diğeri Profesör Mîna Urgan. Bakmayın isimlerinin önündeki “Profesör” unvanına. Bu unvan, onların çocukluğundan hiçbir şey kaybettirmedi. Eğlenmeye, gülmeye, mizaha bayılırlardı. Bir tekne gezisinde Berna Amca, dansöz kılığına girmiş, annem de Arap şeyhi olmuş! Berna Amcaya taktıkları sutyene para bile kıstırmışlar. Fotoğrafları var! Elini de Berna Amcanın omzuna atmış. Bunları yapanlar gayet ciddi insanlar! Akademisyenlerdi ve eğlenmeyi de çok iyi bilirlerdi.
“ANNE, KİTABIN MARKETTE SATILIYOR!”
“Benim gibi bir dinozorun hayatını kim okuyacak ki?” dediği Bir Dinozorun Anıları adlı kitabının çok satmasına epey şaşırdı. Hiç beklemiyordu. Bir gün eve gelip “Anne kitabın markette satılıyor” dedim. Şok geçirdi!
“Zeynep, acaba yanlış bir şey mi yaptım da bu kadar sattı bu kitap?” demişti.
MİNA URGAN-CAHİT IRGAT AŞKI
Annemle babam birbirlerine çok âşıktı. Babam Cahit Irgat, iyi bir tiyatro ve sinema sanatçısıydı. Birlikte çok sık tiyatroya giderlerdi. Boşandılar ama birbirleri hakkında daima müspet konuşurlardı. Babamı ziyarete giderdim annemi yüceltir, anneme giderim babamı yüceltir. Olgun insanlardı. Abim Mustafa’ya ve bana sevmeyi güzel öğrettiler.
KEDİLER DUYMASIN
Kedimiz hasta olduğunda, ilacını köftenin içine koyup verirdim. Annem “Aman Zeynep, köftelerin içine iyi sakla ilacı” derdi ama bunu Fransızca söylerdi. Kedi anlamasın diye!
MAYOYLA KAYAK YAPAN KIZLAR
Kız arkadaş grubu vardı annemin. Mayo giyip Uludağ’da kayak yaparlarmış. Hatta Uludağ’da çekilmiş bir mayolu fotoğrafları kartpostal yapılmış.
***
Önce kurşun kalemle yazar, sonra temize çeker, en son daktiloyla yazardı. Üç aşamada yazardı yani. Daktilosu da hâlâ duruyor. Daktiloya her dokunuşumda, ona dokunuyormuşum gibi hissederim.
Comments